19 Ekim 2013 Cumartesi

Şair Ve İlham

M. Said TÜRKOĞLU
İlham, sanatçı kalbini coşturup kanatlandıran mavera soluklu bir fısıltıdır. Baharla birlikte ilâhî emri alan tohumlar gibi sanatçı duyarlığı ve coşkusu da ilham esintisiyle uyanır, yeşermeye durur.

İlhamın ilâhî ihsan olduğunu bilerek hareket etmek, işin bereketini kendi tarafına çekmek bakımından önemlidir. "Bütün melâikelere ve insanlara hatta hayvanlara gelen umum ilhamlar bir nevi kelam-ı ilâhîdir. Bu kelamın kelimâtı ayette ifade edildiği gibi hadsizdir." [Lem'alar, 622]

İlham süreçleri; zamana, zemine, şairin ruh durumuna, gönlünün ötelerle irtibat istidadına göre hareket kazanır. Şair, kimi zaman kendisinin de izah edemediği özel bir ruh hâline bürünerek âdeta ruhuna üflenen bir nefhanın etkisiyle bambaşka duygu atmosferinde mısralar mırıldanmaya başlar. İşte bu hâl yepyeni şiirin müjdesidir.

Şair, bu hâlin gereğince hareket eder, yani bu esintiyi gayretle buluşturup yolculuğun sonuna kadar aynı heyecanı sürdürebilirse, ince işçiliğin sonunda zamana karşı vakarlı duruşu olan şiir gün yüzüne çıkar.

Valery: "İlk mısra Tanrı vergisi, sonrası çalışma." der. İlk mısra ilâhî vergi, kudsî kıvılcım. Sanat ehlinin coşku fişeği. O olmadan başlamanın verimli ve nitelikli bitişe eremeyeceği sırlı cevher. İlham meltemi bu ilk mısradan sonra da şairi yalnız bırakmaz. İnşa boyunca nazlı cilvelerle şairin gönlünü okşamaya devam eder. Demek ki Allah vergisi ilhamın ilk adım, ilk kıvılcım, ilk rüzgâr olması, şiirin sonraki aşamalarında görevinin bittiği mânâsına gelmez.

Yazıyla, şiirle az çok meşgul olanlar fark etmişlerdir; gerçekten de insanın her ânı aynı verimde geçmiyor. Bazen kalemin ucundan dökülenler yazanı bile şaşırtacak derecede akıcı ve gönül açıcı şeyler oluyor. Bazen de can sıkıcı bir tıkanıklık, bir kabz hâli gelip şaire oturuyor.

Yazma anlarına serpilen şevk ve coşkuların ne kadarı ilhamla ilgilidir bilinmez; ama insanın kendi iç işleyişine her zaman hükmedemediği açık. Kimi zaman kalemin arkasından yetişmek ciddi gayret gerektiriyor, kimi zaman kalem zoraki bir desteğin itelemesiyle ilerleyebiliyor.

İlham, sırrı çözülememiş ihsandır. Kimse ne zaman, nasıl geleceğini kestiremese de bu güzel ihsanın şairi uyandırıp yola çıkmasını sağlayan, bulunması zor bir istek rüzgârı olduğu açık.
Bir kartalın iki kanadından biri olarak görülmeli ilham. Diğeri ise gayret. Bu kartal, ancak iki kanadın dayanışmasıyla havalanabilir. Şair bu rüzgârı arkasına aldıktan sonra en büyük işin çalışmaya kaldığını da bilmeli. Çoğu zaman ilham olmadan başlamayan şiir, gayret olmadan da tamama ermez.

İlham Gelir mi, Çağrılır mı?

Her ne kadar ilham, kendiliğinden, bilinmeyen zamanlarda gelir desek de ilhamı çağıran, kalıcı kılan, coşturan birtakım yollar, hâller vardır.

İnsanın hayata, varlıklara karşı duyarlı kılan tarafı, ilhamın istek artıran çağırıcısıdır. Şair bir haberci gibi kulağını ötelere tutup duyamadığımız seslerin, göremediğimiz renklerin peşine düşerken mutlaka bir heyecana, teşvik unsuruna ihtiyaç duyar. İşte, şairi yazmaya karşı anlatılmaz şevklerle donatan ilham sayesinde 'yazmak' gibi görünürde meşakkatli olan süreç, lezzet dolu hasat mevsimlerine dönüşür.

İlham, çoğu zaman karşılıksız gelen hediye olsa da onu buyur etmek için de bazı hazırlıklar gerekir. Gönül evi bu nazlı misafirin teşrifine uygun hâle dönüşmeli ki bundan nasibimiz bol olsun.
Boşuna düşünür şiirde gözü pek bir yazar
Ulaşmayı, dizeler sanatının yüceliğine
Tanrı'nın gizli etkisini hissetmiyorsa eğer,
Doğarken yıldızı onu şair yapmamışsa,
Sınırlı dehasına tutsaktır o hep.

Boileau, "Tanrı'nın gizli etkisi" sözüyle ilhamı kastediyor olmalı. İşte şair bu gizli etkiyi hissetmeli, bunu kollamalı, bunu çoğaltmanın yollarını aramalı. Bir adım daha ileriye gidelim; hiçbir şairlik dehası bu 'gizli etki' olmadan ilerleyemez, gelişemez.

İnanan şair bu gerçeğin bilincinde olduğu için ilham gibi ilâhî bir kısmeti hep bereket meltemi olarak görür, ondan en güzel şekilde faydalanmaya çalışır. Mümin şairin kalbi ilâhî hazinelerle doludur. İlham rüzgârı şairin gönlünü dalgalandırır, gizli hazinelere kapılar, pencereler açılır.

İlham, çoğu zaman gelendir; fakat çağrı bu gelişin önemli bir şartı olduğuna göre kapalı bir dünyada ilhamı beklemeye durmak, bu çok özel hediyeden mahrum kalmak mânâsına gelebilir.

Verimli topraklarda köklenmiş, güneşe, havaya, bulutlara açık bitkilerin neşvüneması daha başkadır. Kâinatta her şeyin gelişmesi birtakım şartlara, vesilelere bağlanmıştır. Dünyada çok boyutlu bir hayat yaşanmadan ahiret kazanılmıyor. Daldaki olgun meyveyi elde etmek bile çaba gerektiriyor. Ekmeden biçilemiyor, dilemeden elde edilemiyor. Civardaki sinyalleri çekecek bir alıcı lazım ki bunlar sese, söze, anlama, görüntüye dökülebilsin. İlham ilâhî ihsan olduğuna göre buna layık gönül gerek, hassasiyet gerek, gayret gerek. Kalbi ve ruhu köreltecek mânilerden uzak durup ilhama ehil bir kimlik kazanmak sanatçının işi.

Rahmanî ilhamlar murad ediliyorsa bu böyledir. Rahmanî ilhamları çağıracak gönül esenliği ve diriliği içinde olmak nitelikli şairlik kumaşıyla birleşirse işte o zaman murad edilen sanat temellenmiş olur.

İlham, sürekli bekleyişte olan, gelmesi için hayat şartlarını hazırlayan şairin rüzgârlı kanatlarıdır; bu kanatlar onu hep yeni mânâların, söyleyişlerin, tatlı şevklerin ufuklarına taşır. Bu bakımdan ne zaman gelecek diye onu beklemek yerine ilhamı çağıracak vesileler peşinde olmalı, hayatı sürekli heyecanlarla beslemeli, gelince de bu son fırsatımızdır, deyip dallardaki meyveleri devşirmeye çalışmalı.

"Ona hem kötülük, hem de ondan sakınma yolu ilham eden hakkı için ki: Nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran, felaha erer."
[Şems, 8-9]

Ayetten anladığımız kadarı ile iki çeşit ilhamdan söz edebiliriz. Demek ki aynı havayı soluyan, aynı gıdalardan beslenen insanlar farklı ilham rüzgârlarına açık olabilirler. Tıpkı aynı dağın yamacından çiçek özü devşiren iki arı gibi. Birisi bal arısı, diğeri eşek arısı. Birisi bal yapar topladıklarından, diğeri zehir.

Her sanatçı da karakterine göre eser verir. Ayetteki, 'nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran' şartına dikkat etmeli. Yoksa kitleleri peşinden sürüklemiş, sürüklememiş, bunun bir önemi yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder